Web 3.0 Döneminde Uyuşmazlıkların Çözümü

Web 3.0’da yeni internet geleceği dağıtılmış blok zincir teknolojisi konsepti.

Blokzinciri, değişikliğe kapalı, şeffaf ve güvenilir bir elektronik veri tabanı olarak çok değişik sektörlerde işlemlerin hızlı, verimli ve otomatik olarak gerçekleştirilmesine imkân tanıyor. Şüphesiz bunda blokzincirinde çalışan akıllı sözleşmelerin de önemli bir payı var. Akıllı sözleşmelerle bugün sınır ötesi fon toplama işlemleri, dijital hak yönetimi, sendikasyon kredileri, NFT alım satımları veya ticaret finansmanı gibi işlemler daha az maliyetle, insan müdahalesinden bağımsız ve daha hızlı bir şekilde tamamlanabiliyor.

Akıllı sözleşmeler Ethereum blokzinciriyle birlikte ilk yaygınlaşmaya başladığında, şu cümlelerle sıkça karşılaşıyorduk: Akıllı sözleşmeler code is law (kod kanundur) prensibine dayalı olarak çalışır. Kodlanan hususlar neyse, akıllı sözleşme kodu hukuk kurallarından bağımsız olarak bunları aynen ve kendiliğinden icra ederler. Bu özellikleri sayesinde bir sözleşmenin ifa edileceğini garanti eden akıllı sözleşmelerde sözleşmeye aykırılık ortaya çıkmaz.

Ancak zamanla blokzinciri ekosisteminde yaşanan olaylar akıllı sözleşmelerle gerçekleştirilen işlemlerde de tarafların istemediği, öngörmediği sonuçların ortaya çıkabileceğini gösterdi. Mesela akıllı sözleşme kodunda hatalar olması ihtimal dahilindedir. Akıllı sözleşmeye veri sağlayan oracle’lar yanlış veri girişinde bulunabilir veya saymakla bitmeyecek diğer bazı teknoloji hatalarıyla karşılaşılabilir. Akıllı sözleşmede tam olarak ne kararlaştırılmış; yani kodlanmış olduğuna dair taraflar arasında anlaşmazlıklar olabilir.

Akıllı Sözleşmeler ve Geleneksel Uyuşmazlık Çözüm Yolları

Akıllı sözleşmelerle gerçekleştirilen işlemler hukuk kurallarından bağışık değildir. Akıllı sözleşmelerle ilgili bir uyuşmazlık ortaya çıktığında, işlemin tarafları zararlarının giderilmesini veya işlem yapılmasından önceki duruma dönmek istediklerinde yine hukuk kurallarına dayanarak haklarını arayacaktır.

Akıllı sözleşmelerden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklarda ulusal devlet mahkemelerinin veya tahkim kurullarının yetkisi olabilir. Taraflar akıllı sözleşme kaynaklı uyuşmazlıkların nasıl çözülmesini istediklerine ilişkin belirlemeler yaparak bunları akıllı sözleşme koduna yerleştirebilir veya geleneksel yollarla -zincir dışında- bir yol haritası çizebilirler. Eğer taraflar akıllı sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların nasıl çözüleceğine dair bir belirleme yapmadılarsa, bu uyuşmazlıklar ulusal mahkemelerin önüne gidecektir.

Mahkemelerin kripto varlıklar ve akıllı sözleşmeler kaynaklı uyuşmazlıkları çözmek bakımından yetkili olup olmadıklarını veya bu uyuşmazlığın hangi ülke kurallarına göre çözüleceğini belirlemeleri çok zordur. Çünkü burada yabancılık unsurunun yanı sıra, blokzincirinin psödonim yapısı gereği işlemin taraflarının kim olduğunun belirlenmesi mümkün olmayabilir. Oysa uygulanacak hukukun ve mahkemelerin yetkisinin belirlenmesine ilişkin kurallar genelde işlemin tarafları ve niteliği konusunda belirliliğin olmasını gerektirir.

Acaba mahkemeler akıllı sözleşmeyle gerçekleştirilen işlemin taraflarının bulunduğu yer hukukuna göre mi uyuşmazlığı çözmelidir? Ya da yazılımın bulunduğu yer hukukuna göre mi?  Yoksa işlemin konusunu oluşturulan varlığın bulunduğu yer hukuku mu uygulanmalıdır? Bu son ihtimalde, akıllı sözleşmeyle gerçekleştirilen işleme konu varlıkların vasıflandırılması gerçekten zordur. Ayrıca bugün hakimlerin neredeyse tamamı akıllı sözleşme kodunu anlama ve yorumlama becerisine sahip değildir.

Web 3.0 Sembolü

Akıllı Sözleşmelere Özgü Uyuşmazlık Çözüm Yolları

Akıllı sözleşmelerin kullanım alanları çoktan artmaya başladı. Bu nedenle akıllı sözleşmelerle işlemlerini gerçekleştiren kişi ve kurumların uyuşmazlık çözümü için nasıl bir yol izlemek istediklerini önceden belirlemeleri önem taşıyor. Taraflar uyuşmazlığın ulusal mahkemelerle mi çözülmesini istiyorlar? Yoksa alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini mi tercih edecekler? Peki bu uyuşmazlığa hangi ülke hukukunun uygulanmasını istiyorlar?

Kanun koyucu ve politika yapıcılar, akıllı sözleşmelerin kendine özgü yapısını dikkate alan çözümleri göz önünde bulundurmalıdırlar. Geleneksel yargılama yöntemleri, akıllı sözleşmeleri değerlendirmek ve akıllı sözleşmelerin özelliklerini dikkate alan hukuki çareler belirlemek bakımından yetersiz kalacaktır. Bu nedenle, yakın gelecekte kripto varlık ve akıllı sözleşme uyuşmazlıkları konusunda özelleşmiş mahkemelerle karşılaşabilmemiz mümkün görünüyor.

Kesin olan bir husus varsa o da şudur: Akıllı sözleşmelerin kendine has uyuşmazlık çözüm yöntemlerine ihtiyacı vardır. Akıllı sözleşmelerin içine yerleştirilmiş uyuşmazlık çözüm klozları, akıllı sözleşme kaynaklı uyuşmazlıkların verimli ve adil bir şekilde çözülmesini sağlayabilir. Web 3.0 teknolojilerinin yükselişe geçtiği bu dönemde merkeziyetsiz ve esnek çevrimiçi uyuşmazlık çözüm yollarının yaygınlaşması beklenmektedir.

Bu konuda çeşitli adımlar atılmaya başlandı bile: Mesela Kleros, Ethereum blokzincirinde çalışan ve akıllı sözleşme uyuşmazlıklarının çözülebileceği bir çevrimiçi tahkim mekanizması sunuyor. İngiltere’de on-chain ilişkilerde uygulanacak “Digital Dispute Resolution Rules” (Dijital Uyuşmazlık Çözümü Kuralları) yayınlandı. Bu kuralların dijital dünyadaki uyuşmazlıklarda hızlı ve düşük maliyetli çözüm imkanları sunması bekleniyor. ABD menşeili alternatif uyuşmazlık çözümü hizmetleri sunan JAMS isimli kuruluş ise akıllı sözleşmelere özgü “JAMS Rules Governing Disputes Arising out of Smart Contracts” kurallarını yayınladı.

Doç. Dr. Pınar ÇAĞLAYAN AKSOY