İnternet artık ilk çıktığı ve yayıldığı günlerdeki internet değil. 1990’ların başında “read only” isimli bir internet deneyimi ile tanışmıştık (“Web 1.0”). Statik bir ağ yapısı söz konusuydu. İnterneti sadece bilgi almak için kullanıyorduk. Daha sonra sosyal ağların hayatımıza girmesiyle yeni bir internet dönemi başladı (“Web 2.0”). Artık kullanıcılar bilgiyi çağırmanın ötesinde, paylaşımlar yapmak, dünyanın birçok farklı yerinde yer alan kişilerle iletişim ve bağlantı kurmak için de interneti kullanmaya başladılar.
Bu dönemde pek çok zorlukla karşılaşıldı: Bunların birçoğu kuşkusuz internetin dayandığı merkezi yapıdan kaynaklanmaktaydı. Kullanıcıların verileri büyük şirketlerin merkezi sunucu ve veritabanlarında kayıt altına aldındı. Tekel konumundaki bu büyük şirketler kullanıcı verilerini paraya dönüştürdü ve kullanıcılar adeta bir emtia haline geldi. Bu dönemde ortaya çıkan en önemli sorunlar ise mahremiyet ve güvenlik zafiyetlerinden kaynaklandı. Büyük değer taşıyan verilerimiz, veri merkezlerinde kayıt altına alındığı ve saklandığı için, bilişim suçlarının odağı haline geldi. Dahası da var: nesnelerin interneti teknolojilerindeki gelişmeler ve nesnelerin interneti ağına bağlı araçların sayısındaki artışla birlikte yüksek veri setleri ortaya çıkmaya başladı. Müşteri-sunucu modeline dayalı mevcut web yapısının ortaya çıkan bu talepleri karşılaması mümkün görünmemekteydi.
Kimilerine göre çoktan girdiğimiz, kimilerine göre girmek üzere olduğumuz Web 3.0 dönemi ise bizlere çok daha farklı bir internet deneyimi vaat ediyor. İlk olarak, veri tekelleri ve sosyal medya devleri gibi aracı kuruluşların ortadan kalkmasıyla merkeziyetsiz bir internet ile tanışacağız. Kişiler, kendi verilerinin gerçek sahibi haline gelecek. Böylece veri transferleri de daha güvenli ve mahremiyet esaslarına uygun bir şekilde yapılabilecek. Gerçek dünya ile dijital içerikler arasındaki sınırların kalkması mümkün olabilecek.
Bahsettiğimiz imkanları sunarak çok daha güçlü bir web platformuna geçilmesini sağlayan temel teknolojik altyapılar blokzinciri, yapay zekâ ve nesnelerin interneti teknolojileridir.
Etrafımız, akıllı nesne ve araçlarla doldu: Akıllı evler, akıllı ev eşyaları, akıllı arabalar ve daha niceleri... Nesnelerin interneti, işte bu akıllı ürünleri, yerleri ve kişileri birbirine bağlamaktadır. En basit ifadeyle nesnelerin interneti, sensör ve bağlantı teknolojileriyle donatılmış araç ve nesnelerden oluşan ağı ifade etmektedir. Sofistike çipler, sensörler ve alıcılar nesnelere yerleştirilerek, nesnelerin interneti ağına veri aktarmaktadır. Bu araç ve nesneler bazen birbirleriyle iletişim kurabilmekte ve birbirlerinden aldıkları bilgilere dayanarak harekete geçebilmektedir. Bunun için bir insan müdahalesine gerek yoktur. Ancak bu, insanlar ile nesneler arasındaki etkileşimin tamamen ortadan kalktığı şeklinde anlaşılmamalıdır. İnsanlar bu araç veya nesneleri kurabilir, onlara komut verebilir veya onları kullanarak verilerine erişebilirler.
Nesnelerin interneti, otomasyon ve insan müdahalesine duyulan ihtiyacı azaltma gibi özellikleri sayesinde bireylerin günlük hayatını ve iş hayatını kolaylaştırmıştır. Birçok sektörde, müşteri memnuniyetini artırmak, karar alma kolaylığı sağlamak, işin değerini ve verimliliğini artırmak için nesnelerin internetinden yararlanılmaktadır. Bununla birlikte, nesnelerin interneti araçları birbiriyle yakından bağlantılı olduğundan, bir açık bulunması halinde -örneğin güncellemelerin düzenli olarak yapılmaması halinde- verilerin manipüle edilmesi ve kullanılamaz hale getirilmesi söz konusu olabilmektedir.
Nesnelerin interneti, blokzinciri ve yapay zekâ teknolojilerinden yararlanabilir, onlarla çalışabilir. Örneğin, makine öğrenmesi teknikleri sayesinde veri toplama daha hızlı ve dinamik bir şekilde gerçekleştirilir.
Dağıtık defter teknolojisine dayanan blokzinciri teknolojisi ise, kişi ve kurumlara, dijital olarak işlem yapma ve bu işlemleri eşler arası bir ağda (Peer to peer – P2P), birbirine bağlı bilgisayarlarda güvenli ve değişikliklere kapalı şekilde kayıt altına alma imkânı sunmaktadır. Blokzinciri teknolojisinin dağıtık, değişikliğe kapalı ve merkeziyetsiz yapısının, nesnelerin interneti teknolojisine önemli ölçüde fayda sağlayacağı düşünülmektedir. Mesela, blokzinciri altyapısının kullanılmasıyla, aracılara ihtiyaç duyulmayacağından, nesnelerin interneti araçlarının kullanılmasıyla ortaya çıkan veriler üzerinde tek bir kurum veya kuruluşun kontrolü olamayacaktır. Ayrıca, nesnelerin interneti kaynaklı verilerin saklanmasında blokzinciri teknolojisinin kullanılması, verilerin ele geçirilmesi ya da değiştirilmesi ihtimallerine karşı daha güvenli çözümler sunmaktadır. Bunların yanı sıra, blokzinciri, birbirine bağlı milyarlarca nesne ve bunların gerçekleştirdiği işlemler arasında koordinasyon sağlayabilir. Nesnelerin interneti ve blokzinciri bir arada çalıştığında ortaya çıkan tüm bu saymış olduğumuz avantajlar, toplanan verilerden değer elde edilmesine imkân tanır.
Tüm bu teknolojilerin birleşimi ile ortaya çıkan merkeziyetsiz ve dağıtık internet ağında (“Web 3.0”) kişisel veriler, büyük veri merkezlerinde ya da teknoloji şirketlerinin sahip olduğu veritabanlarında saklanmamaktadır. Kullanıcılar, verilerine kimin, ne tür bir erişime sahip olabileceğini belirleyebilmekte; verilerini ne zaman, nasıl ve ne kadar süreyle paylaşacaklarına karar verebilmektedir. Kişiler, nesneler/araçlar ve işletmeler birbirlerine güven duymaları gerekmeden, aracılara ihtiyaç duymadan, bilgi ve hizmet değiş tokuşunda bulunabilecektir. Daha da önemlisi, veri sahipleri, mahremiyeti riske atmadan, izlenmeye kapalı bir şekilde verileri üzerinde tasarruf edebilecek ve verilerin kontrolü kullanıcılara iade edilecektir.