Blokzinciri teknolojisi ile hayatımıza birçok yeni kavram girdi: kripto para, token (jeton/belirteç), NFT (non-fungible token), CBDC (Central Bank Digital Currency), DAO (decentralised autonomous organisation) bunlardan sadece birkaçı. Önceleri sadece kripto topluluklarının ilgi gösterdiği bu yenilikler, şimdi ise birçok kişinin, kurumun ve hatta devletlerin dikkatini çekiyor. Dünyada birçok ülke, merkez bankası dijital paraları ile ilgili projeler hayata geçiriyor. Türkiye’de merkez bankası dijital paraları konusundaki çalışmalar 2023 yılında hız kazanacak gibi görünüyor. Tayland ve Hindistan’da pilot programlar başlatıldı. İran ve Singapur’da ise bazı testler çoktan tamamlandı bile.
Kripto varlık ekosistemindeki gelişmeler sadece merkez bankası dijital paralarıyla sınırlı değil elbette. Avrupa Birliği’nde Markets in Crypto Assets (MiCA - Kripto Varlık Piyasaları) isimli tüzüğün yürürlüğe girmesine ilişkin süreç tamamlanmak üzere. Kripto varlıklara ilişkin bir kategorizasyon içeren MiCA, aynı zamanda kripto varlık hizmetlerinin sağlanmasına, özellikle bu hizmeti sunan kuruluşların (örneğin kripto para borsalarının) yükümlülüklerine ilişkin düzenlemeler de içeriyor.
Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi nezdinde FinTech ekosistemine dair çalışmalar yürütülüyor; NFT’lerin kullanıldığı projeler yaygınlaştı. Diğer taraftan, kripto varlık platformları nezdinde gerçekleşen usulsüzlükler dikkat çekiyor. Kripto varlıkların günlük hayatımıza ve iş hayatına girmesi ve yaygın bir şekilde kullanılması, hukuki düzlemde de bazı değerlendirmeler yapılmasını gerektiriyor.
Kripto varlıkların kategorize edilmesine ilişkin küresel yeknesak bir tanım yok. Her ülke kripto varlıkları farklı şekilde tanımlıyor ve isimlendiriyor. Genellikle kripto varlıklar ekonomik amaçları doğrultusunda, ödeme, hizmet ve menkul kıymet tokeni (emtia, gayrimenkul vb. varlıkları temsil eden tokenlar da dahil) olarak üçe ayrılıyor. Yine her ülke stable coin’leri ve merkez bankası dijital paralarını farklı şekilde kategorize ediyor. Ekonomik açıdan yapılan kategorizasyonun yanı sıra, bir token’in misli olup olmadığına yönelik ayrım çerçevesinde fungible ve non-fungible token’lar da yeni tartışmalar beraberinde getirdi. Zira NFT’ler benzersiz olma özellikleri sayesinde kayıtların tutulması konusunda bir adım öteye geçmektedir: Ethereum web sayfasında da belirtildiği üzere, “NFT’ler içerik oluşturuculara her zamankinden daha fazla güç vermektedir”. NFT’leri diğer tokenlardan ayıran özellikleri, tokenların hukuki niteliğinin tespit edilmesi bakımından yeni sorular ortaya çıkardı.
Kripto varlıkların temelinde blokzinciri teknolojisi yer aldığından, kripto varlıklarla gerçekleştirilen işlemlerde farklı ülkeden kişi ve kurumlar taraf olabiliyor. Bu nedenle uluslararası ve yeknesak kripto varlık tanımlarının benimsenmesi önem taşıyor. Hukuk genellikle teknolojiyi takip ettiğinden, ortaya çıkabilecek sorunların tespiti ile bu konularda önlem alınması zaman almaktadır.
Kripto varlıklar, geleneksel fiziksel varlıklardan veya blokzinciri ile desteklenmeyen dijital varlıklardan farklı özelliklere sahiptir. Mesela bunlar maddi varlığa sahip değildir. Buna rağmen kripto varlıklar, piyasada işlem yapan kişiler tarafından mülkiyet hakkına konu olabilecek varlıklar olarak kabul ediliyor. Bu kabulün hukuk düzeni tarafından da tanınması ve korunması ekosistemin geliştirilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Bu minvalde, dünyada İngiltere, ABD gibi ülkeler ile bazı önde gelen kuruluşlarda özellikle son iki yılda dijital varlıklarla ilgili regülasyon hareketleri ve dijital varlıklar odağında mevzuat değişiklikleri yapılması hız kazandı. Özel hukukun yeknesaklaştırılması amacıyla kurulan UNIDROIT, 2022 yılının sonlarına doğru dijital varlıklarla ilgili taslak çalışmasını yayınladı. Diğer bir Birleşmiş Milletler kuruluşu olan UNCITRAL ile koordineli olarak çalışan UNIDROIT, özellikle dijital varlıkların hukuki niteliği, devri ve kullanımına ilişkin ilkeler geliştirmeyi amaçlıyor.
Kripto varlıkların nasıl isimlendirileceği ve gruplandırılacağı konusunda yürütülen çalışmalar hız kazanmış olmasına rağmen, dünyada henüz bir uzlaşıya varılamamıştır. Ayrıca, her kripto varlığın sahibine tanıdığı haklar ve kullanım amaçları da birbirinden farklıdır. Bu nedenle, kripto varlıklar farklı otoriteler tarafından farklı düzenlemelere konu edilebilmektedir.
Tüm bu farklılıklara rağmen, kripto varlıkların ortak noktası DLT teknolojisine dayalı olarak oluşturulmaları, kriptografi ile doğrulanıyor olmaları ve sanal olarak yaratılıp yine dijital bir kayıt sisteminde saklanıyor olmalarıdır. Dijital veri bankasında saklanan bu kayıtlar, varlık veya hakları, kopyalanmaya kapalı bir şekilde dijital dünyada temsil ediyor.
Kripto varlıklara salt teknoloji gözüyle bakıldığında bu teknolojinin hukuka ihtiyaç duymadığı düşünülür. Oysa kripto varlıkların etkileri sadece finans ekosistemiyle sınırlı değildir. Kripto varlık işlemlerinde hatalar olabileceği gibi, hukuka aykırı transferler de söz konusu olabilir. Kripto varlıkların sözleşmelere konu olması yeni problemler yaratmaktadır. Bu gibi durumlarda hakları ihlal edilen kişiler, bu uyuşmazlıkları yine ulusal mahkemelerin önüne taşıyacak ve bu uyuşmazlıklar hukuk kuralları ile çözülecektir.
Ortak Hukuk sistemine mensup ABD, İngiltere, Yeni Zelanda ve Singapur gibi ülkelerde mahkeme önüne taşınan kripto varlık uyuşmazlıklarında son üç yılda bir artış meydana geldi. 2021 yılında Singapur Yüksek Mahkemesi tarafından verilen kararda, kripto paraların eşyanın klasik tanımındaki tüm şartları sağladığı tespitine yer verildi. İngiltere Yüksek Mahkemesi’nin verdiği birkaç kararda, kripto varlıkların eşya niteliği taşıdığı ve bunlar üzerinde mülkiyet hakkının kurulabileceğine ve hatta NFT’ler kullanılarak tebligat yapılabileceğine dahi hükmedildi.
Türk Hukuku’nda 2021 yılında yürürlüğe giren Ödemelerde Kripto Varlıkların Kullanılmamasına Dair Yönetmelik ile getirilen bazı hükümlere rağmen halen genel olarak uygulanabilir bir kripto varlık tanımı bulunmamaktadır. Türk mahkemeleri tarafından verilen kararlara bakıldığında bunların genellikle kripto varlıkların miras yoluyla intikali ve haczedilmesi etrafında toplandığı görülmektedir.
Kripto varlıkların hukuki açıdan bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği gerçeği bir yana, sadece mülkiyet değil, birçok alanda karşımıza türlü sorular çıkıyor: Kripto varlık kaynaklı uyuşmazlıklar söz konusu olduğunda hangi ülke mahkemelerinde dava açılacak? Bu davada hangi hukuk uygulanacak? Bu varlıklar üzerinde mülkiyetin yanında diğer sınırlı ayni hakların kurulması mümkün mü? Kripto varlıklar fikri veya sınai mülkiyet hakkına konu olabilir mi? Kripto varlıklar menkul kıymet niteliği taşır mı? Kripto varlıklar haczedilebilir mi? Kripto varlıklar bir sermaye piyasası aracı olabilir mi? Kripto varlıklar nasıl bir yöntem ile hangi türde vergilendirmeye tabi tutulmalı?
Bu sorulara yanıt bulunmasının zaman alacağı şüphesiz. Ancak kripto varlıklara ilişkin somut, net ve uyumlaştırılmış düzenlenmelerin bulunması, hukuki ve finansal risklerin azalmasına ve şirket ve vatandaşların maruz kaldığı risklerin en aza indirgenmesine yardımcı olacaktır.